Yazar arşivi Av. Alper Bayrak

ileAv. Alper Bayrak

Suç Nedir?

1. Suç nedir?

Suç, hukuk düzeni tarafından yapılması yasaklanmış, yapıldığında da devlet tarafından ceza veya güvenlik tedbiri şeklinde bir yaptırımla karşılaşan fiilleri ifade eder.

2. Failin lehine olan kanunun uygulanması ne demektir?

Kanunların zaman bakımından uygulanması, Türk Ceza Kanunu’nun 7.maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, bir kimse bir suçu işledikten sonra bir kanun yürürlüğe girer ve bu yeni kanuna göre bu kimsenin işlediği fiil suç olarak düzenlenmemişse, bu kimseye ceza verilmez veya güvenlik tedbiri uygulanmaz.

TCK m.7/2’de ise suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanacağı ve infaz olunacağı düzenlenmiştir.

Örneğin, A kişisinin, 10 Eylül 2012 tarihinde hırsızlık fiilini işlediğini, 15 Eylül’de de yeni bir ceza kanunun yürürlüğe girmiş olduğunu varsayalım. A’nın suçu işlediği tarihte yürürlükte olan kanun hırsızlık fiilini suç olarak düzenlemiş ve 5 yıl hapis cezası ile cezalandırıyor, hırsızlık fiilinin işlenmesinden sonra yürürlüğe giren yeni kanun ise hırsızlık fiilini 3 yıl hapis cezası ile cezalandırıyor olsun. Bu halde fiilin işlenmesinden sonra yürürlüğe giren yeni kanun daha lehe yani A kişisi için daha avantajlı olduğundan yeni kanun hükümleri A hakkında uygulanacaktır.

TCK m. 7/3’te ise hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrür ile ilgili olan hükümler bakımından da lehe olan yasanın uygulanacağını, bunlar dışındaki infaza ilişkin hükümler bakımından derhal uygulama kuralının geçerli olduğunu düzenlemiştir. Buna göre, ceza yargılaması usulüne veya infaza ilişkin bir yasa yürürlüğe girdiğinde bu yeni yasanın, eski yasaya göre daha lehe veya aleyhe olup olmadığı incelenmeden derhal uygulama alanı bulacaktır.

3. ‘Gece vakti’ hangi zaman dilimi için geçerlidir?

Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendinde “gece vaktinden” ne anlaşılması gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre, güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresine gece vakti denir.

Bazı suçların gece vakti işlenmesi cezanın arttırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Örneğin, TCK m.143’e göre hırsızlık suçunun gece vakti işlenmesi, verilecek cezanın üçte birine kadar arttırılmasını gerektirir.4.     Hangi araç ve gereçler ceza kanunu anlamında ‘silah’ tır?

Türk Ceza Kanunu’nun 6. maddesinin 1.fıkrasının (f) bendinde silah deyiminden ne anlaşılacağı tek tek sayılmıştır. Bunlar;

1. Ateşli silahlar,

2. Patlayıcı maddeler,

3. Saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet,

4. Saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,

5. Yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddelerdir.

Eğer bir suç yukarıda sayılmış olan alet veya maddelerden biri ile işlenmişse, bu suç silahla işlenmiştir. Bir suçu silahla işlemek, bazı suç tipleri bakımından cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli haldir. Örneğin, TCK m. 86’da düzenlenen kasten yaralama suçunun silahla işlenmesi halinde şikayet aranmayacağı ve verilecek cezanın yarı oranda arttırılacağı hükme bağlanmıştır.

5. Bir suçtan dolayı Türkiye’de yargılanabilmek için hareketin mi neticenin mi Türkiye’de gerçekleşmesi gerekir?

Türk Ceza Kanunu’nun 8.maddesinde yer bakımından uygulanması düzenlenmiştir. Buna göre, fiilin kısmen veya tamamen Türkiye’de işlenmesi veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmesi halinde suç Türkiye’de işlenmiş sayılır. Ceza Muhakemesi Kanunu m.12’ye göre ise, “Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.”

Yani, bir suçtan dolayı Türkiye’de yargılanabilmek için hareketin veya neticenin Türkiye’de gerçekleşmiş olması yeterlidir. Örneğin, A kişisi, B kişisine Yunanistan’da silahla ateş etmiş, B kişisi yaralanmış ve derhal uçakla İstanbul’a getirilmiş olsun. B kişisi İstanbul’da ölürse, ateş etme eylemi Yunanistan’da, ölüm neticesi İstanbul’da meydana gelmiş olacaktır. Bu halde netice Türkiye’de gerçekleşmiş olduğundan, A kişisi eyleminden dolayı Türkiye’de yargılanabilecektir. Aynı şekilde, A’nın B kişisine ateş etme eylemi Türkiye’de, ölüm neticesi Yunanistan’da gerçekleşmiş olsaydı, hareket (ateş etme) Türkiye’de yapılmış olduğundan A kişi hareketinden dolayı Türkiye’de yargılanabilecekti.

6. Bir Türk vatandaşı hakkında yabancı mahkeme tarafından verilen hüküm Türkiye’de infaz edilebilir mi, edilebilirse şartları nelerdir?

3002 sayılı Türk Vatandaşları Hakkında Yabancı Ülke Mahkemelerinden ve Yabancılar Hakkında Türk Mahkemelerinden Verilen Ceza Mahkumiyetlerinin İnfazına Dair Kanun’a göre, karşılıklılık esası ve antlaşmalarda öngörülen hükümler saklı kalmak üzere Türk vatandaşları hakkında yabancı ülkelerde verilen hürriyeti bağlayıcı ceza ve güvenlik tedbirlerinin Türkiye’de yerine getirilmesi mümkündür. Bunun için şu şartların gerçekleşmiş olması gerekir:

1. Yabancı ülke yetkili makamınca talepte bulunulması ve talepnameye;

a) Kesinleşen ve infazı gereken mahkumiyet kararının tasdikli örneğinin ve uygulanan kanun maddeleri metinlerinin,

b) Hükümlünün nakle rıza gösterdiğine dair hakim huzurunda veya irade beyanını tespite yetkili Türk konsolosluk görevlisi tarafından alınmış yazılı beyanının,

c) İnfazı gereken, bakiye cezayı gösteren belgenin,

d) Yukarıda sayılan (a, b ve c bentlerinde) belgelerin Türkçe tercümelerinin eklenmesi gerekir.

2.  Yabancı mahkeme kararında kabul edilen delillere bağlı kalınmak kaydıyla, suça konu fiilin, Türk kanunlarına göre hapis cezası ve güvenlik tedbirini gerektiren bir suç teşkil etmesi gerekir.

3.  İlgili taraflar (Türkiye ile hükmü veren mahkemenin bulunduğu ülke) arasında ayrıca kararlaştırılmadıkça, talep tarihinde, hükümlünün yerine getirilmesi gereken bakiye en az bir yıl hapis cezasının bulunması gerekir. (Yani talep tarihinde hükümlünün henüz çekmediği en az bir yıl hapis cezası bulunmalıdır.)

4. Yabancı mahkemenin vermiş olduğu hükümdeki delillere göre Türkiye’de tayin olunacak ceza yaptırımının zamanaşımına uğramamış olması gerekir.

5.  Hükümlü hakkında mahkumiyet kararı verilen fiil nedeniyle Türkiye’de ayrıca soruşturma veya kovuşturma yapılmamış olması gerekir.

6.  Mahkumiyete esas olan fiilin siyasi, askeri veya bunlarla bağlantılı suçlardan olmaması gerekir.

7.   Yerine getirme talebinin Türk hukuk düzenine aykırı düşmemesi gerekir.

Yukarıda sayılan şartlar mevcutsa, Türk vatandaşları hakkında yabancı ülke mahkemelerinden verilip kesinleşen mahkumiyetlerin Türkiye’de yerine getirilmesi için Adalet Bakanlığı da talep de bulunabilir.

7. Bir Türk vatandaşının yabancı ülkede suç işlemesi halinde hangi hükümler uygulanmalıdır?

Ana kural, her suçun işlendiği ülke kanunları tarafından cezalandırılmasıdır. Ancak bazı hallerde devletler kendi ülkesi dışında işlenmiş olan suçlara da kendi ceza kanunlarını uygulamak durumunda kalırlar. Türk Ceza Kanunu’nda bu husus 11. maddede düzenlenmiştir. Bu maddeye göre aşağıdaki şartların sağlanması halinde, Türk vatandaşının yabancı ülkede işlediği suçtan dolayı Türk kanunları uyarınca ceza verilecektir:

1. Failin Türk vatandaşı olması gerekir.

2. Fail tarafından yabancı ülkede işlenen suçun TCK m.13’te belirtilen suçlardan olmaması gerekir. Çünkü TCK m.13’te sayılan suçlardan biri yabancı ülkede işlenirse, suçun failinin yabancı veya Türk vatandaşı olduğuna bakılmaksızın, Türk kanunları uygulanır.

3. Türk Kanunlarına göre aşağı sınırı bir yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren bir suç olmalıdır. (Aşağı sınırı bir yıldan az hapis cezasını gerektiriyorsa yargılama yapılması zarar görenin veya yabancı ülke hükümetinin şikayetine bağlıdır. Şikayet, vatandaşın Türkiye’ye girdiği tarihten itibaren altı ay içinde yapılmalıdır.)

4. Suç yabancı ülkede işlenmelidir.

5. Fail Türkiye’de bulunmalıdır.

6. Bu suçtan dolayı yabancı ülkede fail hakkında hüküm verilmemiş olmalıdır.

7. Suçun Türkiye’de kovuşturulabilirliği bulunmalıdır.

8. Madde gerekçesinde bir şarta daha yer verilmiştir. Buna göre mağdur yabancı ise, fail hakkında Türkiye’de Türk kanunlarına göre yargılama yapılabilmesi için, söz konusu fiilin işlendiği ülke hukukuna göre de suç teşkil etmesi gerekir.

8. Yabancı ülkede işlediği bir suçtan dolayı gözaltında veya tutuklulukta geçen süre, Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edilir mi? Koşulları nelerdir?

Türk Ceza Kanunu madde 16’ya göre nerede işlenmiş olursa olsun bir suçtan dolayı, yabancı ülkede gözaltında, gözlem altında, tutuklulukta veya hükümlülükte geçen süre, aynı suçtan dolayı Türkiye’de verilecek cezadan mahsup edilir.

9. Suçlu hangi hallerde ülkesine geri verilebilir?

Suçluların geri verilmesi Türk Ceza Kanunu madde 18’de düzenlenmiştir. Türkiye’nin Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesine taraf olması ve bazı devletlerde arasında iadeye ilişkin ikili anlaşmalar bulunması nedeniyle, suçluların geri verilmesinde, TCK ile birlikte bu sözleşmelerin de dikkate alınması gerekir.

Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi m.2’ye göre; suçun hem kişiyi iade edecek olan ve hem de kişinin iadesini isteyen devlet kanunlarına göre en az bir yıl hapis cezası veya güvenlik tedbirini gerektirmesi şarttır. Ayrıca iadesi istenen kişi, iadeyi talep eden ülkede mahkum edilmişse, bu ceza en az dört aylık olmalıdır.

TCK m.18’de kişinin iadesinin istenmesine yol açan fiilin,

1. Türk kanunlarına göre suç teşkil etmemesi,

2. Düşünce suçu, siyasi suç veya askeri suç niteliğinde olması,

3. Suçun Türkiye Devletinin güvenliğine karşı, Türkiye Devletinin veya bir Türk vatandaşının ya da Türk kanunlarına göre kurulmuş bir tüzel kişinin zararına işlenmiş olması,

4. Suçun Türkiye’nin yargılama yetkisine girmesi,

5. Suçun zamanaşımına veya affa uğramış olması halinde iade talebi kabul edilmez.

Ayrıca TCK m.18/3’e göre kişinin, talep eden devlete geri verilmesi halinde ırkı, dini, vatandaşlığı, belli bir sosyal gruba mensup olması veya siyasi görüşleri nedeniyle kovuşturulacağına veya cezalandırılacağına ya da işkence ve kötü muameleye maruz kalacağına dair kuvvetli şüphe sebepleri varsa, talep kabul edilmez. Yani bu hallerde Türkiye kişiyi talep eden ülkeye iade etmeyecektir.

Bunun dışında Türkiye bir Türk vatandaşını suç sebebiyle yabancı bir ülkeye iade edemez. TCK’da bunun tek istisnası Uluslararası Ceza Divanını oluşturan sözleşmeye taraf olmanın getirdiği yükümlülükler olarak düzenlenmiştir. Türkiye henüz söz konusu sözleşmeye taraf olmadığı için, Türkiye kendi vatandaşını bir suç nedeniyle bir başka ülkeye hiçbir surette vermeyecektir.

10.  Bir suçun oluşması için gerekli şartlar nelerdir?

Kanunlarda hangi davranışların yasaklanarak suç sayılacağı gösterilmiştir. Dolayısıyla, öncelikle yapılan fiil kanunda düzenlenmiş olan suçların tanımına uymalıdır. Kanunlarda açıkça suç sayılmayan bir eylemden dolayı ceza verilemez. İkinci olarak, söz konusu fiilin hukuka aykırı olması gerekir. Hukuka aykırılık, yapılan eylemin hukuk düzeni tarafından kabul edilmemesi, haksızlık olarak görülmesidir. Son olarak, kişinin söz konusu fiili işlerken kusur yeteneği olmalıdır ve kişinin kast veya taksiri bulunmalıdır. Yani, kişi işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını anlayabilmeli ve fiili işlerken kendi iradesi ile hareket etmiş olmalıdır. Kişi bilerek ve isteyerek bu fiili işlemiş ise kastı vardır. Bir kişi dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, öngörmediği bir neticenin meydana gelmesine yol açıyorsa ve bu durum kanunda cezalandırılmışsa taksir söz konusu olacaktır. Örneğin, bir annenin bebeğini emzirirken uyuyakalması ve bebeğinin üzerine yatarak onun boğulmasına neden olması halinde, anne dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmıştır, annenin bu davranışı taksirlidir.

11.  Bir kişi uğradığı veya uğrama olasılığı olan saldırıyı defetmek için suç işlerse cezalandırılır mı?

Türk Ceza Kanunu m.25/1’de “meşru savunma” kurumu düzenlenmiştir. Buna göre, kişinin kendisine veya bir başkasına ait bir hakka karşı haksız bir saldırı yapılıyorsa veya saldırı yapılacağı muhakkaksa, kişi bu saldırıyı defetmek için yaptığı fiillerden dolayı cezalandırılmaz. Ancak saldırı ile saldırıyı defetmek için yapılan fiiller orantılı olmalıdır. Örneğin A kişisi, B kişinin bir malına zarar veriyor olsun. B kişisi bu haksız saldırıyı engellemek için A kişisini öldürürse, burada saldırı ile bu saldırıyı defetmek için yapılan fiiller arasında orantı olmadığından, B kişisi adam öldürme fiilinden dolayı cezalandırılabilecektir.

12.  Memur amirin emrini yerine getirdiği için cezalandırılabilir mi?

Türk Ceza Kanunu m.24’te görevin ifası düzenlenmiştir. Buna göre, yetkili bir merci tarafından verilen ve yerine getirilmesi görev gereği zorunlu olan bir emri yerine getiren kişi cezalandırılmaz. Örneğin, bir kişinin özgürlüğünü kısıtlamak suçtur. Ancak hukuka uygun şekilde hakim tarafından verilmiş bir tutuklama kararını yerine getiren polis suç işlemiş olmayacak ve cezalandırılmayacaktır. Ancak, konusu suç teşkil eden bir emir hiçbir surette yerine getirilmez. Eğer konusu suç teşkil eden bir emir yerine getirilmişse hem emri veren amir hem de emri yerine getiren memur cezalandırılacaktır. Aynı husus Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu m.2/2’de de yer almaktadır. Buna göre polis, amirinden aldığı emri kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine aykırı görürse, yerine getirmez ve bu aykırılığı amirine bildirir. Ancak, amir emrinde ısrar eder ve bu emrini yazılı olarak yinelerse, polis bunu yerine getirir ve bundan sorumlu olmaz. Ancak konusu suç teşkil eden bir emir hiçbir şekilde yerine getirilemez. Getirilirse emri yerine getiren sorumluluktan kurtulamaz.

13.  Bir kişi suç teşkil eden eyleme rıza göstermişse faile ceza verilebilir mi?

Türk Ceza Kanunu m.25/2’de “rıza” kurumu düzenlenmiştir. Buna göre, kişinin üzerinde mutlak surette tasarruf edebileceği bir hakkına ilişkin olmak üzere, açıkladığı rızası çerçevesinde işlenen fiilden dolayı kimseye ceza verilmez.

Rızanın faile ceza verilmesini engelleyebilmesi için rıza gösteren kişinin rıza açıklama yeteneği olmalıdır. Öncelikle failin fiili ile ihlal ettiği hakkın sahibi olan kişi rıza göstermelidir. Ayrıca akıl hastalığı,  yaş küçüklüğü, sağır-dilsizlik gibi haller rızanın geçerli olmasına engel olur. Örneğin, 15 yaşından küçük çocuğun cinsel istismarında rıza, failin cezalandırılmasına engel değildir.

Rıza her türlü suç bakımından mümkün değildir. Kişinin üzerinde mutlak tasarruf ettiği bir hakkı varsa rıza failin cezalandırılmasına engel olur. Örneğin, malvarlığı haklarında kişinin tam tasarruf yetkisi olduğu kabul edilmektedir. Sözgelimi hırsızlık suçunda rıza eylemi cezalandırılabilir olmaktan çıkartır. Rıza varsa faile hırsızlıktan dolayı ceza verilmeyecektir.

Kişinin bedeni üzerinde tasarruf etme yetkisi mutlak değildir. Dolayısıyla, bir kişi yaşam hakkının veya beden bütünlüğünün ihlal edilmesine rıza gösterse bile bu geçerli olmayacaktır. Yani, bir kimse rıza gösterse bile bu rızaya dayanarak o kimseyi öldüren veya yaralayan kimseler cezalandırılacaktır.

Son olarak, kişinin üzerinde mutlak tasarruf edebileceği bir hak söz konusu olmakla birlikte, eğer rızanın konusu hukuka, ahlaka aykırı ise yine faile ceza verilebilecektir.

14.  Kişinin kendisinin veya bir başkasının hakkına yönelik ağır tehlikeden kurtulmak amacıyla işlediği suçlardan sorumluluğu olur mu?

Bu husus Türk Ceza Kanunu m.25/2’de zorunluluk hali adı altında düzenlenmiştir. Buna göre eğer şu koşullar varsa faile ceza verilmeyecektir:

1. Kendisine veya başkasına ait bir hakka yönelik bir tehlike olmalıdır.

2. Kişi bu tehlikeye bilerek sebep olmuş olmamalıdır.

3. Bu tehlikeden başka türlü korunmak imkanı olmamalıdır.

4. Ağır ve muhakkak bir tehlike olmalıdır.

5. Söz konusu tehlike ile o tehlikeyi defetmek için yapılan fiiller arasında bir orantı olmalıdır.

Eğer bu şartlar varsa kişiye ceza verilmeyecektir.

Örneğin, A kişisi B kişisini kasten öldürmek üzereyken, B kişisi kaçmaya başlar ve A kişisinden kurtulmak için C kişisine ait evin kapısını kırarak içeri girip saklanmak isterse, yukarıda sayılan şartlar var olduğundan B kişisine mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlal suçundan dolayı ceza verilmeyecektir.

15. Bir kimse uğradığı cebir, tehdit veya korku nedeni ile suç işlerse sorumluluğu olur mu?

Cebir veya tehdit dolayısıyla kişinin irade yeteneğinin etkilenmesi Türk Ceza Kanunu m.28’de düzenlenmiştir. Buna göre, eğer bir kişi karşı koyamayacağı veya kurtulamayacağı cebir ve şiddet veya muhakkak ve ağır bir korkutma sonucu bir suç işlerse o kişiye ceza verilmez. O kişiye cebir kullanan veya o kişiyi tehdit eden kişi işlenen suçtan dolayı cezalandırılır.

Cebir halinde bir kimse fiziksel olarak zorlanarak bir suç işlemektedir. Bu halde kişi, başka türlü hareket edebilme yeteneğini tamamen kaybetmiştir. Örneğin, bir kişiye işkence yapılarak başka bir kişiye karşı suç işlemeye mecbur bırakılması veya bir pilotun bayıltılması nedeniyle uçağın kaza yapması.

Tehditte ise, kişi var olan veya gerçekleşecek bir zarar karşısında kendisini veya başkasını kurtarmak için kendisine işletilmek istenen suçu işlemektedir. Örneğin, bir kimseye eğer kuyumcuyu soymazsa, çocuğunun öldürüleceğinin söylenmesi.

16. Haksız tahrik nedir, hangi fiiller haksız tahrik kabul edilir? Haksız tahrik olması halinde kişinin cezai sorumluluğu nasıl belirlenir?

Haksız tahrik Türk Ceza Kanunu m.29’da düzenlenmiştir. Buna göre haksız bir hareketin meydana getirdiği öfke veya şiddetli üzüntünün etkisi altında bir kişi suç işlerse, bu kişiye verilecek ceza kanunda gösterilen miktarlarda indirilir. Koşulları varsa her suç bakımından haksız tahrik indiriminden yararlanmak mümkündür. Haksız tahrikin koşulları;

Tahrik edici bir fiil olmalıdır. Bu fiil haksız olmalıdır. Kişi bu fiil nedeniyle öfke veya şiddetli üzüntü duymalıdır. Tahrik altında işlenen fiil, tahrik eden kişiye yönelik yapılmalıdır. Tahrik sonucu işlenen fiil ile tahrik edici fiil arasında neden-sonuç ilişkisi olmalıdır. Diğer bir deyişle, eğer A kişisi B kişisine karşı haksız tahrikte bulunmasaydı, B kişi suç işlemezdi denilebilmelidir.

Haksız tahrike örnek vermek gerekirse; bir kişinin kendisine hakaret edip döven kişinin arabasına zarar vermesi.

17.  Kişinin yanılması veya hataya düşmesi nedir? Kişi işlediği fiilin suç olduğunu bilmezse nasıl cezalandırılır?

Hata, hukuki ve fiili hata olmak üzere ikiye ayrılır. Hukuki hata var olan ceza normunun bilinmemesidir. Türk Ceza Kanunu m.4’e göre, ceza kanunlarını bilmemek mazeret sayılmaz. Ancak bu kurala m.30/4’te bir istisna getirilmiştir. Buna göre işlediği fiilin haksızlık oluşturduğu konusunda kişi kaçınılmaz bir hataya düşmüşse cezalandırılmayacaktır. Burada kişi, yapmış olduğu hareketin hukuk düzenine uygun olduğunu, bir haksızlık oluşturmadığını düşünmektedir. Hatanın kaçınılmazlığı hususunda, failin sosyal durumu, kişisel becerileri vb. dikkate alınarak bir karar verilecektir. Fiili hatada ise fail, fiili bir durum veya koşul hakkında yanlış bir değerlendirme yapmaktadır. Örneğin, çok değerli bir mücevher çaldığını zannederken, aslında mücevherin taklit olması. Hangi hususta fiili hataya düşüldüğünü belirlemek önemlidir. Çünkü TCK m. 30 ayrı ayrı bir düzenlemeye gitmiştir. Örneğin birinci fıkrada, işlediği fiilin maddi unsurlarında hata etmiş olan kimsenin kasten hareket etmiş olamayacağını düzenlemiştir. Dolayısıyla, bu hareketten ötürü kanunda taksirli bir sorumluluk hali düzenlenmişse ancak ondan dolayı ceza verilebileceği kabul edilmiştir.

İkinci fıkrada eğer bir kişi suçun nitelikli hallerinde hataya düşmüşse bu hatasından yararlanacağı düzenlenmiştir. Örneğin, fail hakaret ettiği kişinin cumhurbaşkanı olduğunu bilmiyorsa, cumhurbaşkanına hakaret suçundan değil, TCK m.125’te düzenlenmiş olan hakaret suçundan cezalandırılır.

Üçüncü fıkraya göre eğer bir kişi hukuka uygunluk nedenlerinin varlığı hususunda hata etmişse bu hatasından yararlanır. Örneğin, bir kimsenin kendisini takip ettiğini ve öldürmek üzere olduğunu düşünen bir kişi, TCK m.25/2’deki zorunluluk halinden yararlandığını düşünerek bir kimsenin evine orada saklanmak üzere zorla girerse ancak kendisini takip ettiğini sandığı kişinin aslında takip etmediği ve o kişi için bir tehlike yaratmadığı anlaşılırsa, kişi bir başkasının konut dokunulmazlığını haksız yere ihlal etmiş olur. Ancak burada m.30/3 devreye girerek, kişinin bu hatasından yararlanma imkanı yaratılmıştır. Yani, kişiye konut dokunulmazlığını ihlal suçundan ceza verilmeyecektir.

18.  Bir kişinin suç işlediği sırada yaşı küçükse sorumluluğu nasıl belirlenir?

Türk Ceza Kanunu m.6/1-b on sekiz yaşını doldurmayan kişiyi çocuk olarak tanımlamıştır. Ceza sorumluluğu açısından çocuklar üç ayrı döneme ayrılmıştır.

Birinci dönemi 12 yaşını doldurmamış çocuklar oluşturur. Eğer kişi, fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmamışsa, bu kişiye ceza verilemez, ancak güvenlik tedbiri uygulanabilir. Bu tedbirlerin neler olduğu Çocuk Koruma Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bunlar çocuğun korunmasına yönelik danışmanlık, eğitim, bakım, sağlık ve barınma konularında alınacak tedbirlerdir.

İkinci dönemi 12 yaşını tamamlamış ama 15 yaşını henüz doldurmamış çocuklar oluşturur. Bir başka deyişle 12, 13 ve 14 yaşını tamamlamış çocuklar bu grubu oluşturur. Bu dönemdeki çocuklardan işlemiş olduğu fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayamayanlar veya davranışlarını yönlendirme yeteneği gelişmemiş olanların ceza sorumluluğu yoktur. Temyiz kudreti olmayan bu çocuklara ceza verilemez. Çocuklara özgü güvenlik tedbirleri uygulanır. Eğer ikinci dönem çocukların temyiz kudreti varsa bunlar hakkında cezaya hükmolunur. Ancak bu ceza kanunda gösterilen miktarlarda indirilir.

Üçüncü dönemi 15 yaşını doldurmuş, ancak henüz 18 yaşını doldurmamış çocuklar oluşturur. Diğer bir deyişle 15, 16, 17 yaşını tamamlamış çocuklar bu grubu oluşturur. Fiili işlediği sırada üçüncü dönem çocuklardan olan bir kişi hakkında temyiz kudretinin varlığı veya yokluğu incelenmeden cezaya hükmolunur. Ancak bu ceza kanunda gösterilen miktarlarda indirilir. Ancak ikinci dönem çocuklar ile kıyaslandığında, üçüncü dönem çocuklara daha yüksek cezalar uygulanmaktadır.

19.  Bir kişi suç işlediği sırada akıl hastası ise sorumluluğu nasıl belirlenir?

Türk Ceza Kanunu m.32’de akıl hastalığının kişilerin cezai sorumluluğuna etkisi bakımından ikiye ayrılarak düzenleme yapılmıştır. 1. Fıkrada tam akıl hastalığı düzenlenmiştir. Eğer fiili işlediği sırada, işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılayamayan veya davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmış bir kişi söz konusu ise, bu kişi tam akıl hastasıdır. Bu kişilere ceza verilmez, ancak güvenlik tedbiri uygulanır.

2. Fıkrada ise kısmi akıl hastalığı düzenlenmiştir. Fiili işlediği sırada bir kişinin davranışlarını yönlendirme yeteneği azalmışsa kişi kısmi akıl hastasıdır. Ancak buradaki davranışı yönlendirme yeteneği tam akıl hastalığındaki kadar azalmış değildir. Kısmi akıl hastasının ceza sorumluluğu vardır. Ancak bu halde verilecek ceza kanunda belirtilen miktarlarda indirilerek verilir. Verilen hapis cezası, süresi aynı kalmak koşuluyla kısmen veya tamamen akıl hastalarına özgü güvenlik tedbiri olarak da uygulanabilir. TCK m.57’ye göre, hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.

20.  Alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle işlenen suçlardan dolayı kişi nasıl sorumlu olur?

Türk Ceza Kanunu m.34’te düzenlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasında, eğer bir kişi iradesi dışında alkol veya uyuşturucu madde almış ve bu kişinin işlediği fiilin anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğini ortadan kaldırmış yahut önemli derecede azaltmışsa bu kişiye hiç ceza verilmeyeceği düzenlenmiştir. Örneğin bir kişiye karşı zor kullanarak ona uyuşturucu madde enjekte edilmesi halinde, kişi iradesi dışında uyuşturucu madde almıştır.

Maddenin ikinci fıkrasında ise eğer bir kişi kendi iradesiyle alkol ve uyuşturucu madde almış ve bu maddelerin etkisiyle bir suç işlemişse bu kişiye ceza verileceği belirtilmiştir.

21.  Suça iştirak etmek nedir? Bir kişinin suça iştirak ettiği nasıl belirlenir?

Genel olarak, kanunda bir tek kişi tarafından işlenebileceği gösterilmiş olan suçlar birden fazla kişi tarafından işleniyorsa iştiraki varlığından söz edilir. Ancak birden fazla kişinin bir suçu işlemesi yetmez, ayrıca bu kişiler arasında bir iştirak iradesi olmalıdır. Bir başka deyişle, bu kişiler bir suçu ortak bir kararla birlikte işlemelidirler, fiilin işlenmesine hepsinin katkısı bulunmalıdır.

Bir suçun işlenmesine iştirak eden suç ortaklarının bu suçun işlenişine bulundukları katkıları göz önünde bulundurularak sorumlulukları ve ne sıfatla örneğin, azmettiren, yardım eden, doğrudan fail, dolaylı fail gibi iştirak ettiği belirlenecektir.

Bir suçun kanunda yer alan tanımındaki fiilleri yapan kişilerin her biri ayrı ayrı fail olarak sorumlu olur. Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Türk hukukunda buna dolaylı fail denilmektedir. Araç olarak kullanılan kişinin kusur yeteneği yoksa örneğin akıl hastası veya 10 yaşında bir çocuksa, araç olarak kullanan kişiye verilecek ceza arttırılacaktır.

Dolaylı fail, araç olarak kullanılan kişiye egemendir ve aslında işlenen suç tamamen araç olarak kullanan kişinin eseridir. Araç olarak kullanılan kişinin kusuru bulunmamaktadır.

22.  Bir kimsenin suç işlemesine yardım eden kişinin sorumluluğu nasıl olur?

Yardım etme bir kişinin kasıtlı olarak işlediği bir suçun işlenmesinin desteklenmesidir. Türk Ceza Kanunu’nda bir kişiyi suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek, suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak, suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak fiillerini işleyen kişilerin yardım eden olarak sorumlu tutulacağı düzenlenmiştir. Suçun işlenmesine yardım eden olarak iştirak eden kişiye, suçun asıl failine verilecek ceza bir miktar indirilerek verilecektir.

23.  Bir kimseyi suç işlemeye azmettirmek nedir?

Türk Ceza Kanunu m.38’e göre bir kişiyi suç işlemeye azmettiren kişi de işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. Azmettirme, belli bir suçu işleme hususunda henüz bir fikri olmayan, suçu işlemeye karar vermemiş olan bir kişinin suçu işlemeye karar verdirilmesidir. Azmettiren, kişinin belli bir şahsa yönelik olarak belli bir suçu işlemesine karar vermesini sağlar, yani kişide suçun işlenmesi konusunda bir karar oluşturur. Azmettirme bir kişi tarafından yapılabileceği gibi, birden fazla kişi de azmettiren olabilir.

24.  Bir kişi değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçu birden fazla kez işlerse cezası nasıl belirlenir?

Türk ceza hukukunda bu duruma zincirleme suç denir. Bir kişi bir suç işleme kararı ile aynı kişiye karşı değişik zamanlarda aynı suçu işlerse tek bir suçun olduğu kabul edilir. Ancak bu halde verilecek ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar arttırılır. Ancak kasten öldürme, kasten yaralama işkence ve yağma suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmaz. Bu hallerde eğer A kişisi bir suç işleme kararı kapsamında üç farklı zamanda B kişisini yaralamışsa, bu halde üç tane kasten yaralamadan sorumlu olacaktır. Fakat A kişisi B kişisine her gün hakaret ediyor olsaydı, bu halde zincirleme suç hükümleri uygulanabilecekti ve A’ya bir hakaret suçundan ceza verilecek ama verilecek ceza kanunda gösterilen miktarlarda arttırılacaktır.

25.  Sanık hakkında verilen hapis cezası hangi koşullarda ertelenebilir?

Öncelikle sanık, 2 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olmuş olmalıdır. Ancak fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış veya 65 yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından 3 yıl veya daha az hapis cezaları ertelenebilir.

Erteleme kararının verilebilmesi için ayrıca daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve yargılama süresince gösterdiği pişmanlık dolayısıyla mahkemenin bu kişinin bir daha suç işlemeyeceğine kanaat etmesi gerekir.

Mahkeme şartlar oluştuğunda hapis cezasının ertelenmesine karar vermek zorunda değildir. Bu karar mahkemenin takdirine bağlı olarak verilir. Eğer mahkeme erteleme kararı verirse, 1-3 yıl arasında bir denetim süresi belirler. Mahkeme, denetim süresi içinde cezası ertelenen kişinin bir meslek edinmesine, mesleğini gözetim altında yapmasına veya bir eğitim programına devam etmesine de karar verebilir.

Mahkeme denetim süresi içinde hükümlüye rehberlik edecek bir uzman kişi görevlendirebilir.

Hükümlü denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlerse veya mahkemenin kendisine yüklediği yükümlülükleri mahkemenin uyarısına rağmen yerine getirmemekte ısrar ederse, ertelenen cezasının kısmen veya tamamen infaz edilmesine karar verilir.

Eğer denetim süresi iyi halli olarak geçirilirse, yani denetim süresi içinde kişi kasıtlı suç işlemez ve mahkemenin emrettiği yükümlülükleri yerine getirirse, ceza infaz edilmiş sayılır.

26.  Bir kişi hakkında güvenlik tedbirine hükmedilmesi ne anlama gelmektedir? Güvenlik tedbirleri yaptırım mıdır?

Fiil ve failin kişiliklerinden kaynaklanan tehlikelilik halinin önlenmesi için cezanın yanında veya ceza yerine güvenlik tedbirlerine hükmedilir. Ceza kanunumuzda belli hakları kullanmaktan yoksunluk başlığı altında birtakım tedbirler düzenlenmiştir. Örneğin, kişi kasten işlemiş olduğu suçtan dolayı hapis cezasına mahkum edilmişse seçme ve seçilme hakkını, velayet hakkını kullanamayacaktır. Bu hak yoksunlukları hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam eder.

Çocuk Koruma Kanunu’nda çocuğun korunmasını sağlamak amacıyla danışmanlık, eğitim, bakım gibi konularında tedbir alınabileceği düzenlenmiştir. Örneğin, çocuğun bakımı yerine getirilemiyorsa, çocuğun bir yurda yerleştirilmesine tedbir olarak hükmedilebilir.

Bunun yanında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirleri de vardır. TCK m.32’ye göre, hakkında güvenlik tedbirine hükmedilen akıl hastaları, yüksek güvenlikli sağlık kurumlarında koruma ve tedavi altına alınırlar.

27.  Müsadere ne anlama gelir?

Türk Ceza Kanunu’na göre müsadere de bir güvenlik tedbiridir. Kanunumuzda müsaderenin iki çeşidi düzenlenmiştir.

Eşya müsaderesinde, kasıtlı bir suçun işlenmesinde kullanılan veya suçtan elde edilen eşyanın mülkiyetinin devlete geçmesi söz konusudur. Ancak bu eşyanın 3. kişilere ait olmaması gerekir. Örneğin, A kişisi, B kişisini silahla kasten yaralamış olsun. Olayda kullanılan silahın müsaderesine karar verildiğinde, silahın mülkiyeti artık devlete intikal edecektir.

Kazanç müsaderesinde ise, suçun işlenmesi ile elde edilen kazançların müsaderesi söz konusudur. Ancak kazanç müsaderesine karar verilebilmesi için, söz konusu kazançların mağdura iade edilememesi gerekir.

28.  Şirket hakkında cezaya hükmedilebilir mi?

Şirketler özel hukuk tüzel kişileridir. Türk Ceza Kanunu’na göre tüzel kişiler bakımından cezaya hükmedilemez, bunlar hakkında yalnızca güvenlik tedbiri uygulanabilir. Türk Ceza Kanunu’na göre tüzel kişiler hakkında uygulanabilecek yalnız 2 güvenlik tedbiri vardır. Bunlar, faaliyet izninin iptali ve müsaderedir. Bu ikisi dışında bir güvenlik tedbirine hükmedilmesi mümkün değildir.

29.  Hakim sanık hakkında verilecek cezayı tayin ederken neleri göz önünde bulundurur? Hangi nedenlerle cezayı indirebilir?

TCK m.61’e göre, hakim sanığa verilecek temel cezayı suçun işleniş biçimi, suçta kullanılan araçlar, meydana gelen zararın ağırlığı gibi hususları göz önünde bulundurarak kanunun gösterdiği alt ve üst sınır arasında belirler. Eğer kanunda gösterilen ağırlaştırıcı ve hafifletici nitelikli haller gerçekleşmişse hakim cezayı önce arttırır sonra azaltır. Son olarak hakim teşebbüs, iştirak zincirleme suç, haksız tahrik , cezada indirim yapılmasını gerektiren haller ve takdiri indirim nedenleri gibi kanunda düzenlenmiş olan bu kurumlardan dolayı, kanunda gösterilen oranlar uygulanarak sonuç ceza verilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir.

30.  Dava devam ederken sanık ölürse ne olur?

Dava devam ederken sanık ölürse davanın düşürülmesine karar verilir. Böylelikle dava ortadan kalkacaktır. Ancak olayda eşya ve kazanç müsaderesi yapılabilmesi mümkünse, bunlar hakkında davaya devam olunarak müsadereye hükmedilmesi mümkündür. Bunun yanında ölüm ile ceza davası ortadan kalkmıştır, fakat sanığa karşı uğranılan zararın giderilmesi için bir tazminat davası açılmışsa, bu dava hukuk mahkemesinde görülmeye devam olunacaktır.

31.  Dava hangi sürenin geçmesi ile düşer, zamanaşımı süresi kaç yıldır?

Dava zamanaşımı süreleri kanunda yazılı cezaların üst sınırı dikkate alınarak belirlenir. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda 30 yıl, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda 25 yıl, 20 yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektire suçlarda 20 yıl, 5 yıldan fazla 20 yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda 15 yıl, 5 yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda 8 yıl geçmesiyle dava düşer. Örneğin, hırsızlık suçunu işleyen kişiye 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilir. Bu suçun temel cezasının üst sınırı kanunda 3 yıl olarak belirlenmiştir. 3 yıl 5 yıldan az olduğundan, 8 yıl geçmesiyle dava düşecektir. Ancak suçun nitelikli halleri söz konusu ise cezanın üst sınırının belirlenmesinde nitelikli haller de dikkate alınacaktır. Bunun yanında kanunda dava zamanaşımı süresinin ne zaman duracağı ve kesileceği düzenlenmiştir.

32.  Şikayet nedir? Şikayet süresi ne kadardır?

Şikayet, şikayet hakkı olan kişi tarafından, zamanaşımı süresinin geçirilmemiş olması koşuluyla fiili ve failin kim olduğunu öğrendiği günden itibaren 6 ay içinde yapılmalıdır. Ancak bunun için söz konusu suçun şikayete tabi olması gerekir. Eğer şikayete bağlı bir suç bakımından süresi içinde şikayet yapılmazsa, artık bu kişi hakkında soruşturma yapılamayacak ve dava açılamayacaktır. Suçun mağduru ve suçtan zarar gören kimselerin şikayet hakkı vardır.

Şikayet, Cumhuriyet Başsavcılığı’na, kolluk makamlarına, valilik, kaymakamlık veya mahkemeye yapılabilir. Yurt dışında bulunan kişiler için Türk elçilik ve konsolosluklarına da şikayette bulunmak mümkündür.

33.  “İnsanlığa karşı suç” nedir? Hangi suçlar bu kapsamdadır?

Türk Ceza Kanunu m.77’de insanlığa karşı suçlar düzenlenmiştir. Buna göre, kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, eziyet veya köleleştirme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, bilimsel deneylere tabi kılma, cinsel saldırıda bulunma, çocukların cinsel istismarı, zorla hamile bırakma ve zorla fuhuşa sevk etme fiillerinin, siyasal, felsefi, ırki veya dini amaçlarla toplumun bir kesimine karşı bir plan doğrultusunda sistemli olarak işlenmesi, insanlığa karşı suç oluşturur.

İnsanlığa karşı suçlar bakımından zamanaşımı işlemez.

34.  Bir kimseye ateş edilmesi neticesinde kişi ölürse, sanık hakkında hangi suç veya suçlardan dolayı dava açılması gerekir?

Bu halde, ateş eden kimsenin kastı büyük önem taşır. Eğer ateş eden kişi, öldürme kastıyla bu fiili işlemişse, hakkında kasten öldürmeden dava açılacaktır. Ancak fail, kişiyi öldürmek istememiş yalnızca yaralama kastıyla ateş etmişse bu halde, neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamadan dava açılacaktır. Somut olayda mahkeme failin kastının ölüm neticesine yönelik olup olmadığını araştıracak, buna göre bir karar verecektir.

35.  Kalp rahatsızlığı olan birisine tokat atmanın neticesinde kişi ölürse hangi suç veya suçlardan kamu davası açılabilir?

Tokat atma kasten yaralama suçunu oluşturur. Ancak söz konusu olayda ölüm neticesi meydana gelmiştir. Yargıtay bu tip durumlarda ikili ayrım yapmaktadır. Basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek bir yaralama sonucu kişi ölmüşse, kalp rahatsızlığını bilip bilmemesine bakılmaksızın kişi hakkında neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralamadan hüküm kurulur. Basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralama sonucu kişi ölmüşse, Yargıtay ikili bir ayrım daha yapmaktadır.

Tokat atma basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek bir yaralamadır.  Bu halde iki ihtimal vardır. Eğer tokat atan kişi mağdurun kalp rahatsızlığı olduğunu bilmiyorsa adi taksirle öldürme suçundan dava açılır ve ceza verilir. Eğer fail, kişinin kalp rahatsızlığı olduğunu biliyorsa bu halde bilinçli taksirle öldürme suçundan dolayı dava açılır ve ceza verilir. Bilinçli taksir halinde, adi taksirle işlenen suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar arttırılır.

  Bkz. Y.1.C.D. 5.5.2009 tarih ve 2007/8890 E. , 2009/2562 K. sayılı kararı.

36.  Bir doktorun hatası nedeni ile hastasının ölmesi halinde doktorun cezai sorumluluğu nasıl belirlenecektir?

Bu halde iki ihtimalden söz edilebilir. Doktor ya taksirle adam öldürme ya da ihmali davranışla kasten öldürme suçundan sorumlu tutulacaktır. Bunun değerlendirmesini mahkeme yapacaktır. Ancak bir suçun ihmali davranışla işlenebilmesi için, failin bir harekette bulunma yükümlülüğü varken bulunmaması sebebiyle ölüm neticesinin gerçekleşmiş olması gerekir. Örneğin, bir hemşirenin hastaya ilacını verme yükümlülüğü vardır. Saatinde ilacını vermeyi ihmal ettiği için söz konusu hasta ölürse, hemşire ihmali davranışla kasten öldürme suçundan sorumlu tutulacaktır.

Sonuç olarak, bu soruya verilecek cevap doktorun hatasının ne olduğuna göre değişecektir.

37.  İşkence neticesinde bir kimse ölürse sanık hangi suç veya suçlardan dolayı sorumlu olabilir?

Türk Ceza Kanunu m.95’te neticesi sebebiyle ağırlaşmış işkence düzenlenmiştir. Buna göre, bir kişi işkence neticesinde ölmüşse, bu suçu işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilecektir. Ancak failde zaten kişiyi öldürme kastı var ve işkenceyi sadece öldürmek için araç olarak kullanmışsa, kasten adam öldürme suçundan dava açılacak ve ceza verilecektir. Kasten öldürme suçunun cezası müebbet hapis cezasıdır.

38.  Kürtaj suç mudur? Hangi hallerde hukuka uygun bir şekilde çocuk aldırılabilir? Hangi durumda çocuk düşürtme suçu oluşur?

Tıbbi bir zorunluluk yoksa gebelik süresi on haftadan fazla olan kadın kürtaj olamaz. On haftaya kadar kişinin rızası ile kürtaj olması halinde suç oluşmayacaktır. Ancak on haftadan sonra eğer tıbbi bir zorunluluk yoksa kadının çocuğunu isteyerek düşürmesi halinde kadın cezalandırılacaktır.

Türk Ceza Kanunu rızası olmaksızın bir kadının çocuğunu düşürten kişinin cezalandırılacağını öngörmüştür. Çocuğu düşürten kimse bir hekim olabileceği gibi gebeliği sonlandırma yetkisine sahip olmayan bir kimse de olabilir. Çocuğun yetkili olmayan bir kişi tarafından düşürtülmesi cezanın arttırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. Ayrıca gebe kadının rızası olsa bile gebelik süresi on haftayı geçmişse, bu halde hem gebe kadın hem de çocuğu düşürten kimse cezalandırılacaktır.

Bu durumun tek bir istisnası Türk Ceza Kanunu m.99/6’da düzenlenmiştir. Buna göre, kadın mağduru olduğu bir suç sonucu gebe kalmışsa, kadının rızası varsa ve süresi yirmi haftadan fazla olmamak koşuluyla gebeliği sona erdirene ceza verilmez. Ancak bunun için gebeliğin hastane ortamında uzman hekimler tarafından sona erdirilmesi gerekir. Kadının mağduru olduğu suçlar ile kastedilen cinsel suçlardır.

39.  Bir kimsenin rızasına aykırı olarak vücuduna dokunulması veya sadece laf atılması hallerinde hangi suç veya suçlardan dolayı kamu davası açılması gerekir?

Bir kimsenin rızasına aykırı olarak vücuda dokunulması, vücut dokunulmazlığını ihlal anlamına gelir. Eğer bir kişi cinsel davranışlarla bir kişinin vücut dokunulmazlığını ihlal ediyorsa, bu halde cinsel saldırı suçu söz konusu olacaktır. Cinsel saldırı suçunun temel hali mağdurun şikayeti olması halinde kovuşturulacaktır.

Vücut dokunulmazlığını ihlal sayılmayan her türlü cinsel davranış ile bir kimseyi taciz eden kişi hakkında cinsel taciz suçundan dava açılacaktır. Bir kişiye sadece laf atılması, bedensel bir teması gerektirmediğinden cinsel taciz suçu oluşacaktır. Bu suçun da temel hali işlenmişse yine mağdurun şikayeti üzerine dava açılabilecektir.

40.  Reşit olmayan iki kişinin cinsel ilişkiye girmesi halinde kim hakkında hangi suç veya suçlardan dolayı kamu davası açılması gerekir?

Türk Ceza Kanunu m.104’te reşit olmayanla cinsel ilişki suçu düzenlenmiştir. Buna göre cebir, tehdit, hile olmaksızın, on beş yaşını bitirmiş olan çocukla cinsel ilişkide bulunan kişi şikayet üzerine cezalandırılır. Yani, 15 yaşını doldurmuş ancak henüz 18 yaşını doldurmamış olan bir çocukla, çocuk rıza göstermiş olsa bile ilişkide bulunan kişiler şikayet üzerine cezalandırılır. Eğer çocuğun rızası yok ise, yani cebir, tehdit ve hile ile çocukla cinsel ilişkiye girilmişse, bu halde çocuğun cinsel istismarı suçu oluşacaktır. Eğer evlenme yoluyla veya mahkeme kararıyla 18 yaşından küçük bir çocuk reşit kılınmışsa artık bu suçun mağduru olamayacaktır. Eğer hem fail hem de mağdur 15-18 yaş arasında ise, bu suçun oluşmayacağını savunanlar vardır. Ancak bu husus tartışmalıdır.

41.  Bir kimseye küfretmek hangi suçun kapsamına girer?

Bir kimseye küfredilmesi, Türk Ceza Kanunu md.125’ düzenlenen hakaret suçu kapsamına girer. Gerçekten, kanuni düzenlemede de bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını rencide edecek nitelikteki yakıştırmalar veya sövmeler, “hakaret” suçu kapsamına girmektedir. Bu suçun cezası, üç aydan iki yıla hapis cezası veya adli para cezasıdır.

42.  Kişiler arasındaki konuşmaları dinlemek veya ses kaydına almak suç mudur?

Birden fazla kişinin aralarında geçen konuşmaların, konuşmaya katılan kişilerin rızası olmaksızın dinlenmesi veya ses kaydına alınması suçtur ve iki aydan altı aya kadar hapis cezası ile cezalandırılmayı gerektirir. Suçun bir diğer işleniş şekli ise, kişinin katıldığı aleni olmayan söyleşiyi, diğer konuşanların rızası olmamasına rağmen ses kaydına almasıdır. Bu halde de, kişinin kendi katıldığı konuşmayı, diğerlerinin rızası olmaksızın ses kaydına alması halinde altı aya kadar hapis veya adli para cezası verilmesi öngörülmüştür. Bir kimsenin bu şekilde elde ettiği bilgilerden yarar sağlaması veya başkasına vermesi halinde verilecek ceza artırılacaktır.

43.  Özel hayatın sınırları nasıl belirlenir? Kişiye yönelik hangi alanda yapılan eylemler suç teşkil etmez?

Hukuk sistemimizde, kişilerin özel hayatının gizliliğinin korunması esası kabul edilmiştir. Ancak, kişinin yaşadığı alanların hangi kesiminin kamusal hangi kesiminin ise özel olduğunun belirlenmesi bu korumanın kapsamı açısından önem taşımaktadır. Yargıtay tarafından yakın zamanda verilen bir kararda; “Özel hayat kavramı, kişinin sadece gözlerden uzakta, başkalarıyla paylaşmadığı kapalı kapılar ardındaki dört duvar arasındaki yaşantısı ve mahremiyetinden ibaret değildir.” demiştir ve böylece özel hayatın aslında sadece kişinin herkesten uzak olduğu alanlarda değil, kamuya açık alanlarda da olabileceği içtihat edilmiştir.

44.  Çalınan eşyanın değerinin azlığı halinde ceza verilmeyebilir mi?

Hırsızlık suçunda, çalınan malın değerinin azlığı nedeniyle verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak hiç ceza da verilmeyebilir. Bu husus, hakimin takdirindedir.

45.  Mala zarar verme suçunun cezası nedir?

Başkasının malını kısmen veya tamamen kullanılmaz hale getiren, tahrip eden, kirleten kişiye dört aydan üç yıla kadar hapis veya adli para cezası verilmesi öngörülmüştür. Ancak bu suçun örneğin kamuya ait bina üzerinde, yangına veya diğer felaketlere karşı korunmak için oluşturulmuş eşya hakkında, grev veya lokavt hallerinde işveren veya işçi konfederasyonlarına ait binalarda, görevinden dolayı öç almak amacıyla bir memurun zararına olarak işlenmesi halinde verilecek ceza, bir yıl ile altı yıl arasında öngörülecek hapis cezasıdır. Bu suçun yakarak, patlayıcı madde kullanarak veya toprak kaymasına neden olmak suretiyle veyahut radyasyona maruz bırakarak işlenmesi halinde dört aydan üç yıla kadar verilecek hapis cezası iki kata kadar artırılacaktır.

46.  Güveni kötüye kullanma suçu ile dolandırıcılık suçu arasındaki fark nedir? Bir kimseyi menfaat sağlamak için aldatan kimse hangi suçtan dolayı sorumlu olmalıdır?

Güveni kötüye kullanma suçu, bir kimsenin rızası ile verilen malı geri alamaması durumunda oluşurken dolandırıcılık suçun hile bir başkasının aldatılarak yarar sağlanması söz konusudur. Bir kimseyi menfaat sağlamak için aldatan kimse dolandırıcılık suçundan sorumlu olur. Zira, “aldatma” ve “hile” kapsamına giren eylemlerden dolayı dolandırıcılık suçundan kamu davası açılması gerekmektedir.

47.  Kaçak elektrik kullanan kişi hangi suç veya suçlardan dolayı sorumlu olur?

Elektrik enerjisinin sahibinin rızası olmaksızın kullanılması, “karşılıksız yararlanma” suçunu oluşturur. Üçüncü yargı paketi ile yapılan değişiklik neticesinde, elektriğin kaçak olarak kullanılması hırsızlık suçu kapsamında yer alırken karşılıksız yararlanma suçu kapsamına alınmıştır. Bu suçun cezası, bir yıl ile üç yıl arasında değişen hapis cezasıdır. Bir kimse, bu suçu işledikten sonra pişman olur ve mağdurun uğradığı zararı tamamen tazmin ederse cezası üç bire kadar indirilir ancak bir kimse iki defa bu imkandan faydalanamaz.

48.  İnternet hizmetinden başkasının rızasına aykırı olarak yararlanan kişi hakkında hangi suç veya suçlardan dolayı kamu davası açılmalıdır?

İnternet hizmeti, otomatlar aracılığı ile sunulduğu için bu ödeme yapılmaksızın internet hizmetinden yararlanılması “karşılıksız yararlanma” suçunu oluşturur. Başkasının abone olduğu internet hizmetinden bedel ödemeksizin yararlanan kişi hakkında karşılıksız yararlanma suçundan dolayı dava açılması gerekir. Bu suçu işleyen kimseye iki aydan altı aya kadar hapis veya adli para cezası verilir.

49.  Bir suçun işlenmesi ile elde edilen eşyayı kullanmak suç mudur?

Bir suçun işlenmesi ile elde edilen eşyanın kullanılması Türk Ceza Kanunu md. 165’de düzenlenen “suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi” suçunu oluşturur. Bu suçu işleyen kimse, altı ay ile üç yıl arasında hapis cezası ile cezalandırılır.

50.  Uyuşturucu madde kullanmak ve ticaretini yapmak arasında ne gibi farklar bulunmaktadır?

Bir kimsenin uyuşturucu madde kullanmak amacıyla maddeyi satın alması ile madde ticareti yapması arasındaki ayrımın belirlenmesinde Yargıtay’ın esas aldığı kriterler vardır. Bu kriterler; eğer ele geçirilen uyuşturucu kişisel kullanım sınırlarını aşmamakta ise, failin bunu kişisel kullanım için aldığı kabul edilecektir. Bunun belirlenmesinde ise, kullanılan maddenin miktarı, esas alınacaktır. Bu kriterin yanı sıra, failin uyuşturucu madde kullandığı sıradaki ekonomik durumu da önemlidir. Şayet, kişinin uyuşturucu madde kullandığı sürede ekonomik durumunda olumsuz hareketlilik var ise, bu kişinin uyuşturucu madde ticareti yapmadığı, uyuşturucu madde kullandığı kabul edilmelidir. Son olarak, kişi uyuşturucu maddeyi satın aldıktan sonra herhangi bir faaliyete girişmemişse, failin uyuşturucu madde ticareti yapmadığı uyuşturucu maddeyi kullanmak için satın aldığı kabul edilmelidir.

51.  Denetimli serbestlik kimler hakkında uygulanır?

Kullanmak için uyuşturucu madde satın almak suçundan dolayı yargılanan kimse hakkında hüküm verilmeden önce kişi hakkında tedavi veya denetimli serbestlik tedbirine; kullanmamakla birlikte kullanmak için uyuşturucu madde satın alan kişi hakkında ise, denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilebilir. Bu tedbirin uygulanması zorunlu olmayıp hakimin takdirine bağlıdır. Kişi, tedavi veya denetimli serbestlik hükümlerine uygun davranırsa, davanın düşmesine karar verilir.

52.  Uyuşturucu madde kullanan veya bu maddenin ticaretini yapan kimselere etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir mi?

Uyuşturucu madde kullanan veya bu maddenin ticaretini yapan kimseler hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanabilir. Uyuşturucu madde ticareti suçuna iştirak eden kimse, resmi makamların haberi olmasından, polisin harekete geçmesinden önce diğer suç ortaklarını ve uyuşturucu maddenin saklandığı, imal edildiği yeri resmi makamlara bildirir ve verilen bu bilgiler suç ortaklarının yakalanmasını, uyuşturucu maddenin ele geçirilmesini sağlarsa bu kişi hakkında ceza verilmez. Kullanmak için uyuşturucu madde satın  alan, kabul eden kişi, resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce maddeyi kimden, nasıl temin ettiğini haber verirse hakkında ceza verilmez.

53.  Resmi belge ile özel belge arasındaki fark nedir? Ceza yaptırımları arasında ne gibi farklar bulunmaktadır?

Resmi belge, kamu görevlisi tarafından görevi gereği kanunda öngörülen usule uygun olarak düzenlenmiş belgeyi ifade etmektedir. Özel belge ise, herhangi bir kişi veya kişilerden arasında düzenlenen her türlü belgeyi ifade etmektedir. Resmi belgenin ispat gücünün özel belgeye göre daha fazla olması, resmi belgenin kamu görevlisi tarafından düzenlenmesi gibi sebeplerden dolayı resmi belgede işlenen sahtecilik suçunun cezası, özel belgeye göre daha yüksektir. Resmi belgede sahtecilik suçunda iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülürken özel belgede sahtecilik suçunda bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür.

54.  Resmi belge hükmündeki belgeler hangileridir?

Emre veya hamile yazılı kambiyo senedi, emtiayı temsil eden belge, hisse senedi, tahvil veya vasiyetname türü belgeler resmi belge hükmünde belge olarak kabul edilir ve resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin hükümler uygulanır.

55.  Suç işlemeye tahrik suçunda “tahrik” ten anlaşılması gereken nedir?

Tahrik, kişileri sert harekete, isyana, misillemeye veya intikam almaya sürükleme kışkırtma anlamına gelmektedir. Tahrik, failin kasten doğrudan doğruya diğer kişiler üzerinde bir fiilin işlenmesi konusunda karar verilmesini temin eden hareketler olup; tahriki muhataba yönelik belirli bir konuda belirli şekilde hareket etmesini isteyen bir mesaj olarak tarif edenler de vardır. Tahrik kışkırtan şahıs yönünden, gerçekleştirilmek istenen suçun başkaları tarafından yerine getirilmesi için bu şahıs tarafından yapılan hareketlerin tümüdür. Tahrik eden, bir suçun işlenmesini istemekte, bu saik ile hareket etmekte ve böylece antisosyal karakterini ve ahlaki kötülüğünü ortaya koymaktadır.

Tahrikin şekli ve tahrik eyleminde kullanılacak araçlar hakkında kanunda bir tanımlama bulunmamakta olup; kitle haberleşme araçlarının kullanımı gibi hareketler ise ağırlaştırıcı sebep teşkil etmektedir. Tahrik rica, nasihat, emir, yalvarma şekillerinde gerçekleşebilir. Bir hareketin tahrikte araç olarak kullanılıp kullanılmadığı hususunda duraksama bulunmaktaysa, bu durumda bu hareketin nasıl bir kitleye karşı yapıldığı ve bu kitlenin niteliği, tahrikçinin özellikler ve kişiliği araştırılmalıdır. Nitekim Yargıtay 8. CD’nin 23.09.1998 tarihinde vermiş olduğu kararda tahrikçi ve tahrik edilen kitlenin özellikleri de araştırarak sonuca varmıştır.

56.  Kumar oynamak suç mudur?

Türk Ceza Kanunu’nda kumar oynanması için yer sağlamak fiili, suç olarak düzenlenmiştir. Bu suçun cezası, bir yıla kadar hapis ve adli para cezası olarak öngörülmüştür. Ceza Hukuku sistemimizde, kumar oynamak suç olmamakla beraber Kabahatler Kanunu’na göre, kabahat olarak kabul edilmiş ve yüz türk lirası idari para cezası verileceği düzenlenmiştir.

57.  Dinsel törenle evlenmek suç mudur?

Ceza Kanunu’nda dinsel tören ile evlenmek doğrudan suç olarak kabul edilmiş olmamakla birlikte resmi nikahla evlenmeden evvel dinsel tören ile evlenmek suç olarak kabul edilmiş ve iki aydan altı aya kadar hapis cezası öngörülmüştür.

58.  İhaleye fesat karıştırmak nedir? İhaleye müdahale niteliği taşıyan hangi fiiller suç kapsamındadır?

İhaleye fesat karıştırmak, kamu kurum veya kuruluşları adına yapılan mal alım veya satımına ya da kiralamalara ilişkin ihaleler ile yapım ihalelerine meşru olmayan şekilde müdahale etmektir. İhaleye müdahale niteliği taşıyan fiiller; hileli davranışlarla ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye veya ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olmayan kişilerin ihaleye katılmasını sağlamak, teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olduğu halde, sahip olmadığından bahisle değerlendirme dışı bırakmak, teklif edilen malları, şartnamesinde belirtilen niteliklere sahip olmadığı halde, sahip olduğundan bahisle değerlendirmeye almak, tekliflerle ilgili olup da ihale mevzuatına veya şartnamelere göre gizli tutulması gereken bilgilere başkalarının ulaşmasını sağlamak, cebir veya tehdit kullanmak suretiyle ya da hukuka aykırı diğer davranışlarla, ihaleye katılma yeterliğine veya koşullarına sahip olan kişilerin ihaleye, ihale sürecindeki işlemlere katılmalarını engellemek, ihaleye katılmak isteyen veya katılan kişilerin ihale şartlarını ve özellikle fiyatı etkilemek için aralarında açık veya gizli anlaşma yapmalarıdır.

59.  Başkasına ait bir banka kartının kullanılması suç mudur?

Başkasına ait bir banka kartı ele geçilmesi ve kullanılması suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanması Ceza Kanunu’nda düzenlenen “banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması” suçunu oluşturur. Eğer, bir kimse bu amaçla başkasına ait bir kredi kartını alır fakat başkasına yarar sağlamazsa suç teşebbüs aşamasında kalmış olur.

60.  Kamu görevlisi bir işi yapması karşısında kendisine veya başkasına menfaat sağlarsa rüşvet suçu mu, görevi kötüye kullanma suçu mu oluşur?

Kamu görevlisinin yaptığı iş görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle gerçekleştiriliyorsa görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açılması gerekirken kamu görevlisi, görevinin gereğine uygun olarak bir işi yapması veya yapmaması için kendisine veya başkasına menfaat sağlamışsa rüşvet suçundan dolayı kamu davası açılması gerekir.

61.  Bir kimsenin mahkemede gerçeğe aykırı beyanda bulunularak tanıklık yapmış olması halinde bu kişiye hangi suçtan dolayı kamu davası açılabilir, cezai yaptırımı nedir?

Bir kimsenin mahkemede gerçeğe aykırı beyanda bulunularak tanıklık yapmış olması halinde, “yalan tanıklık”suçundan dolayı kamu davası açılabilir. Bu suçun cezası, dört aydan bir yıla kadar hapis cezasıdır.

ileAv. Alper Bayrak

Mahkeme Kuralları

Duruşma Salonu Nasıldır?
Duruşmaların yapıldığı yere “Duruşma Salonu” denir. Duruşmaların yapıldığı yere “Duruşma Salonu” denir. Duruşmaların sağlıklı yürütülebilmesi için duruşma salonunda önceden belirlenmiş bir düzen vardır ve tüm işler belirli bir usulde gerçekleştirilir. Kimin nerede duracağı, kimin ne zaman söz alacağı, salonda kimlerin bulunacağı, kimlerin bulunamayacağı hepsi önceden belirlenmiştir. Bu nedenle duruşma salonunda düzenin tesisi için bu kurallara uymanız gerekir.

Kim Nerede Oturur?
Hâkim ve Cumhuriyet savcısı “Kürsüde” oturur. Normalde bir, heyet halindeki mahkemelerde ise üç hâkim kürsüde oturur. Hâkimin sağ tarafında Cumhuriyet savcısı durur. Hâkime göre sağ taraf davacının (iddia eden-şikâyetçi) sol taraf ise davalının (savunma yapan- sanık) yeridir. Diğer bir ifade ile yüzünüz hâkime dönükken sol tarafınız davacının, sağ tarafınız ise davalının yeridir.
Hâkimin önünde “mahkeme kâtibi” yer alır. Kâtip, duruşma esnasında gerçekleşen işlemleri hâkimin talimatlarıyla tutulan tutanağa geçirir.

Kim Nerede Konuşur?
Tanıklar kâtibin önünde yer alan kürsüden konuşurlar. Tutuklu olmayan sanıklar ve hukuk davalarında davalı ve davacı kendilerine ayrılan yerde durur ve buradan konuşurlar. Varsa tarafların avukatları yanlarında durur. Daha açık bir anlatımla herkes oturduğu yerde, ayağa kalkarak konuşur. Sadece tanık, salonda oturmadığı için kürsüye gelerek konuşur.

Kim Ne Zaman Konuşur?
Mahkeme bir usule göre yürür. Hâkim gerektiğinde size söz verecektir. Söz sırası size gelmeden veya başkası konuşurken araya girerek konuşmaya çalışmak yanlıştır. Mutlaka ifade etmek istediğiniz bir husus varsa, hâkimden izin alarak söylemeniz gerekir. Konuşurken ayağa kalkmanız mahkemeye duyduğunuz saygıyı ifade eder.

Tanık Nerede Oturur?
Tanık sıfatıyla dinlenilecek olan kişi içerde olup biten olaylardan etkilenmeden, gerçeği doğru biçimde anlatması amacıyla dinleneceği ana kadar salona alınmaz. Bu nedenle tanığın oturacağı bir yer bulunmamaktadır. Tanık ifade vereceği zaman, mübaşir seslenerek onu salona çağıracaktır. İfadesini veren tanık hâkim izin verdiğinde gidebilir.

Herkes Salona Girebilir mi?
Evet. Duruşmalar herkese açık olarak yapılır. Ancak, genel ahlakın veya kamu güvenliğinin gerektirdiği hallerde, örneğin çocuklarla ilgili olaylar, cinsel suçlar, vb. konulardaki duruşmalar kapalı olarak yapılabilir. Bu durum önceden belirtilir, salona izleyici alınmaz, içeridekilerin salonu terk etmesi istenir.

Salonda Nasıl Davranmalıyım?
Duruşma salonu hâkimin idaresi altındadır. Hâkim, salonda düzenin sağlanması için gerekli tedbirleri alabilir hatta salonun düzenini bozan kişiyi disiplin hapsi ile dahi cezalandırabilir. Salonda bulunduğunuz sırada, başta yargılanan kişiler olmak üzere herkes için çok önemli ve ciddi bir işin gerçekleşmekte olduğunu unutmayınız. Konuşmayınız, konuşmalar hakkında yorumda bulunmayınız, alkışlamak, yuhalamak gibi hareketlere kalkışmayınız. Salonda cep telefonunuzu kapalı tutunuz. İçeride fotoğraf ve video çekimi yapamayacağınızı unutmayınız.

Duruşma Salonunda Jüri Bulunur mu?
Hukuk sitemimizde örneğin ABD’de olduğu gibi duruşmalarda jüri olmaz. Yargılamaya jüriler katılmaz.

Avukat Tutmak Zorunlu mudur?
Hayır, avukat tutmak zorunlu değildir.